Sitede Ara

Düzenli seksin faydaları

Yapılan araştırmalar düzenli yapılan seksin sağlığa pekçok faydası olduğunu ortaya koyuyor. Düzenli cinsel hayatın kalp krizini riskini azaltmaktan, ağrı kesici etkisine kadar pek çok konuda yararlı olduğunun belirlendiği araştırmada, düzenli seks yapmanın insan sağlığına faydalı olduğu noktalar şöyle sıralanıyor...

Koku Alma Duyusu Gelişiyor

Orgazm sonrasında salgılanan prolaktin hormonu, beynin koku alma merkezini uyarıyor. Düzenli bir seks, bu merkezin düzenli olarak uyarılmasını sağlayarak koku duyusunu büyük oranda geliştiriyor.

Kalp Krizi Riski Riski Azalıyor

Seks, kardiovasküler sağlığı da güçlendiriyor. Araştırma sonuçlarına göre, haftada 3 ya da daha fazla kere seks yapan erkeklerin kalp krizi geçirme oranları daha düşük.

Güçlü Kemikler, Düzgün Vücut

Düzenli seks vücuttaki testosteron oranını da artırıyor. Bu hormon, kemiklerin güçlenmesini sağlıyor. Seks yapmak aynı zamanda karın, bacak, boyun ve kalça kaslarını harekete geçiren bir egzersiz olduğu için vücut şekli de forma giriyor. 1 kere seks yapmak, ortalama 200 kalori yakıyor. Bu da koşu bandında 15 dakika süreyle koşmaya denk.

Ağrı Kesici Etkisi Yaratıyor

Orgazm öncesi oksitosin hormonu 5 kat artıyor. Oksitosin de endorfin hormonunu harekete geçirerek migrenden arterit ağrılarına kadar birçok şikayeti hafifletiyor.
Devamını Oku

Kadınlara cinsel istek arttırıcı krem

Kadınlardaki cinsel isteksizlik sorununun çözümü için yeni bir adım daha atıldı. ABD'li bilim adamları cinsel isteksizlik çeken kadınların libidosunu artıran yeni bir merhem geliştirdi...
Virginia Üniversitesi'nde test edilen ve içeriğinde erkek cinsellik hormonu testosteron bulunan LibiGel isimli merhem kollara sürüldükten 24 saat sonra, cilt maddeyi emiyor ve kadınların daha tatmin edici bir cinsel deneyim yaşamasına yardımcı oluyor.
Merhem, seksle ilgili düşünceyi tetikleyerek etkisini gösteriyor.
Devamını Oku

Cinsel yaşamda Türk kadını mutsuz

Uzmanlar, partnerlerine karşı sevgi ve saygısı olmayan çiftlerin sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamlarının olamayacağını vurguluyor. Türk kadının cinsel açıdan mutlu olmadığını belirten uzmanlar, mutluluk veren bir cinsel yaşamın eşleri daha huzurlu, mutlu ve çevrelerine karşı sevecen hale getirdiğini ifade ediyor.
Mutlu bir cinsel hayatın eşleri birbirlerine bağladığını, yakınlaştırdığını ve bütünleştirdiğini söyleyen Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe, partnerlerine karşı sevgi ve saygısı olmayan çiftlerin sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamlarının olmasının beklenemeyeceğini kaydetti.
Cinsel sağlık ve cinsel eğitimin, insan hayatı boyunca öğrenilmesi ve önemsenmesi gereken önemli bir süreç olduğunu dile getiren Keçe, "Türk kadınlarının cinsel olarak mutlu olduklarını söylemek güç. Çünkü toplumumuzda kadın bir cinsel varlık olarak değil, sadece erkeğin ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü, duyguları olmayan ve seksten zevk alması çok da gerekmeyen bir varlık olarak görülür. Yine yetiştiriliş tarzı da bu durumu körükler. Yetişme çağında erkekler cinsel teşebbüslerde bulunmaları için toplum tarafından teşvik edilirken, kızların cinsellikle ilgili konuşmaları ayıp ve yasaktır. Her zaman kendilerini korumak, hareketlerine dikkat etmek ve evlenene kadar saflıklarını ve masumiyetlerini korumak zorundadırlar" dedi.

Kadın Önce Kendini Keşfetmeli

Cinsel beraberlikte kadının ne istediğini, nelerden zevk aldığını söyleyemediğini aktaran Keçe, "Bu şekilde yetiştirilen ve her zaman bu tarz öğütler alan kimselerin de cinsellikten zevk almalarını beklemek hayal olur. Ancak, cinselliği yaşamak ve zevk almak kadının en doğal hakkıdır. Bu nedenle kadınlar önce kendilerini keşfetmeli, nelerden zevk aldıklarını araştırmalı ve cinsellikle ilgili doğru bilgiler içeren yayınları okumalıdırlar. Bunları her zaman eşleriyle paylaşmalıdırlar" diye konuştu.

Cinsel Eğitim Önemli

Cinsel eğitimin önce aile içinde başladığını, daha sonra okullarda öğretmen, akran grupları, doktorlar, bu alanda çalışan diğer sağlık elemanları ve medya aracılığıyla devam ettiğini belirten Keçe, toplumun genel cinsel sağlığı korumak, çocuklar ve ergenlerin erişkin yaşama sağlıklı bir geçiş yapabilmelerini kolaylaştırmak için eğitimin her geçen gün daha da önem kazandığını söyledi.

Ders Programlarında Yer Almalı

Cinsel eğitimin kademeli olarak anaokulundan itibaren biyolojik değişiklikler ortaya çıkmadan verilmeye başlanmasını önerdiklerini bildiren Keçe, ayrıca öğrencilere yönelik okul sağlık hizmetlerinin, öğretmenler ve okul sağlığı hemşireleriyle rehberlik ve danışmanlık hizmetleri çerçevesinde cinsel sağlığı daha çok kapsayacak şekilde artırılması gerektiğini vurguladı. Cem Keçe, Danimarka, Hollanda, Portekiz ve İsveç gibi Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu şekliyle okul ders programlarında cinsel eğitime yer verilmesini tavsiye ettiklerini sözlerine ekledi.
Devamını Oku

Yaşlılık ve cinsel yaşam

Genel kanının aksine uzmanlar vurguluyor: "Cinsellik doğumla başlayan, ölüme kadar süren temel bir insani ihtiyaçtır. Kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır."
Her yaşın cinselliğinin farklı olduğunu belirten Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İzzet Koçak, "Sağlıklı bir yaşlıda cinselliğin olmadığını ya da olmaması gerektiğini düşünmek, yemek yemenin, uyumanın yaşlılıkta gereksiz olduğunu düşünmek gibidir. İnsan yaşamında yeri olan böyle bir olguyu yaşlılar için yok saymak gerçekçi değildir. Yaşlılıkta cinselliğin boyutları farklıdır. Cinsel birleşme bu yaşlarda artık üreme amaçlı yaşanmaz. Yaşlılıkta cinsellik, daha çok birlikte rahatlama, gevşeme ve haz paylaşma amacına yönelik olarak kişilerin birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerinin bir aracı olabilir' diyor.

Gençlik Dönemindeki Cinsellik Önemli

İleri yaşlarda tüm bedensel işlevler gibi cinsel işlevlerde de fizyolojik değişiklikler olduğunu vurgulayan Koçak, bu değişiklikleri bilmeyen ya da kabul edemeyen kişiler için çeşitli cinsel sorunlar ve doyumsuzlukların ortaya çıkabildiğini belirtti.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerin cinsel açıdan uyarılmaları için gereken sürenin uzadığını, sertleşmenin ortaya çıkışının daha çok zaman aldığını, kadınlarda ise östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak vajinadaki kayganlığın azaldığını ve ciltte incelmelerin ortaya çıktığını aktaran Koçak, şu bilgileri verdi:
"Kişinin cinsel yaşamı genç erişkinlik döneminde ne kadar sağlıklı ve aktifse, yaşlılıktaki cinsel yaşamı da o kadar aktif olmaktadır. Fiziksel çekicilik azaldığında cinsel yaşamın da biteceğini sanılmamalı, sağlıklı ve güvenli bir ilişkide cinsel doyuma ulaşmanın tek yolunun da cinsel birleşmeden ibaret olduğu düşünülmemelidir. Yaşlılıkta ortaya çıkabilecek fiziksel cinsel sorunlar yumuşaklık, sevecenlik, güven ve tanışıklık sayesinde kolayca aşılabilir."
İleri yaşlarda cinsel etkinliğin ortadan kalkmasının nedeninin genellikle cinsel bir partnerin (eş) yokluğu ya da araya giren fiziksel rahatsızlıklar ve hastalıklar olduğunun altını çizen Koçak, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon, iltihaplar, cinsiyet hormonları yetersizliği, romatizma gibi kronik fiziksel hastalıklar, tansiyon ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlarla sigara ve alkolün cinsel sağlıkta bozukluklara yol açabildiğini söyledi.

Yaşlandıkça Cinsel İsteksizlik Olabilir

Bazen yaşlıların, kaybolmayan cinsel ilgileri nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk duyabildiklerini, cinsellikle ilgili doğal ilgileri ile toplumun kendilerinden beklediği cinsellikten uzak, ciddi ve güvenilir davranışlar arasında çatışma yaşayabildiklerini vurgulayan Koçak, şöyle konuştu:
"Yaşlıların cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede desteğe, cinsel istek ve aktivitenin sağlıklı yaşlanmanın bir gereği olduğunu bilmeye, yaşla oluşan fizyolojik değişiklikleri ve cinsel davranışını etkileyen hastalık ve tedavileri tartışmaya ihtiyaçları vardır. Yaşlandıkça cinsel isteksizlik olabilir. Bu normal bir durumdur. Önemli olan yaşlılık döneminin kendine özgü bir cinselliği taşıyabileceğini bilmek ve kabullenmektir. Cinsel doyum ilişki sıklığından çok, cinselliğin sevgi ve şefkat, dokunma, birlikte yatma gibi boyutlarının ön plana geçmesine izin vermekle mümkün olabilecektir."
Devamını Oku

Türk kadınları isteksiz

Araştırmalara göre, kadınların seksi istememelerinin nedeni yüzde 99 psikolojik, yüzde 1 fizyolojik nedenlere bağlı. Türkiye’de en sık rastlanan cinsel sorunun, ‘isteksizlik’ olduğunu belirten Dr. Cem Keçe, partnerler arasında ciddi çatışmalara yol açan en önemli faktörlerden birinin, eşlerin cinsel istek düzeylerinin belirgin şekilde farklılık göstermesi olduğunu söyledi.
Cinsel isteksizliğin, yeterli cinsel uyarıya rağmen cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumu olduğunu ifade eden Cem Keçe, bunun halk arasında “frijidite” ya da “cinsel soğukluk” olarak da adlandırıldığını bildirdi.
Cinsel soğukluğun nedenlerinin fiziksel ve psikolojik faktörler olmak üzere ikiye ayrıldığını aktaran Keçe, şu bilgileri verdi:
“Fiziksel ya da psikolojik nedenleri toparlayacak olursak, bir kısmı erkeklerin sebep olduğu, bir kısmı kadınların kendilerinden gelen ve bir kısmı da çevreyle ilgili nedenlerdir. Kadınların yaklaşık yüzde birinde gerçekten fiziksel bir problem vardır. Geri kalan yüzde 99’luk kesimin problemi tamamen psikolojiktir.”

Sorunlar Cinsel Hayata Yansıyor

Aşkın, kadınlarda cinsel isteği artıran bir etken olduğunu ifade eden Dr. Cem Keçe, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cinsel isteksizlik, kadının kısır olması demek değildir. Kadınların büyük çoğunluğu cinsel isteksizliklerinin gerçek nedenini kocalarının beceriksizliğinde ararlar. Oysa çoğu kez durumdan erkek kadar, hatta ondan daha fazla, kadın sorumludur. Cinsel isteksizlik genellikle çiftler arasındaki sorunları yansıtır.”
Devamını Oku

Nar suyu Viagra'ya rakip

Erkeklerde iktidarsızlık sorununa çare olan Viagra'ya yeni bir rakip geldi; nar suyu... Bilim adamları, günde bir bardak nar suyu içmenin cinsel libidoyu artırıcı Viagra hapıyla aynı etkiyi gösterdiğini açıkladı.
California Üniversitesi’nden araştırmacı Dr. Christopher Forest tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, nar suyunda bulunan antioksidanlar kan damarlarını rahatlatan nitrik oksit değerlerini yükseltiyor, bu da kan damarlarına etki ederek iktidarsızlığı tedavi ediyor.
Devamını Oku

Doğumdan sonra cinsellikten uzaklaşmayın

Doğum yapan kadınların yüzde 90'ında cinselliğe ilişkin bir endişe söz konusu oluyor. Cinselliğe tekrar ne zaman başlanabileceği bunlardan biri. Uzmanlara göre, cinselliğe doğumu izleyen 6. haftadan sonra başlanabilir...
Anadolu Sağlık Merkezi’nden Kadın Sağlığı Uzmanı Opr. Dr. İbrahim Sözen'in verdiği bilgilere göre, emziren kadınlarda salgılanan süt hormonu, cinsel isteği azaltığından doğum sonrasında cinsellikten uzaklaşma yaşanabiliyor. Bu dönemde yüksek prolaktin (süt hormonu) etkisiyle yumurtalıklardan normalde salınan ve cinsellikte rol oynayan östrojen ve androjen hormonları baskılanır. Emzirme dönemi bittikten sonra prolaktin hormonu düzeyi normal düzeylere iner, yumurtalıkların ve yumurtlamanın baskılanması ve cinsellikte önemli hormonların yumurtalıklardan salınması üzerindeki baskı kalkar ve libido normal düzeylere çıkar. Bu dönemde cinsel istekte azalma görülebilir.

Kuruluk Sorununa Karşı Jel Kullanın

2007 yılında Journal of Sexual Medicine adlı dergide yayınlanan bir çalışmaya göre doğum yapan annelerin yüzde 90'ında cinselliğe ilişkin bir endişe söz konusu oluyor. Cinselliğe tekrar ne zaman başlanabileceği bunlardan biri. Cinselliğe doğumu izleyen 6. haftadan sonra başlanabilir. İlk başlarda vajende eskiye oranla bir kuruluk görülebilir. Bunun nedeni azalmış östrojen hormonudur. İlişkiyi kolaylaştırmak için kayganlaştırıcı jeller kullanılabilir. Doğum sonrası ortaya çıkan problemlerden biri erkeğin kadından daha fazla cinsel istek içinde olmasıdır. Erkeğin bu anlamda kadın fizyolojisini kavrayarak anlayışlı olması gerekmektedir. Annenin kendi vücut imajından memnuniyetsizliği de cinselliği etkileyen önemli bir faktör. Bu da doğumu izleyen 6. haftadan sonra ciddi bir egzersiz programı ve emzirmeyi takiben uygulanacak sıkı bir diyet ile çözülebilir.

Ağrı Cinselliği Olumsuz Etkileyebilir

Doğum sonrası cinselliği etkileyen faktörlerden bir diğeri de normal doğum sırasında vajen bölgesinde ileri düzeyde yırtılma veya kesi olup olmadığı. 2006 yılında yayınlanan bir Alman çalışmasına göre, bu tür bir travma nedeniye doğum sonrası devam eden ağrılı cinsel ilişki de cinselliği olumsuz etkiliyor. Doğumdan sonraki 6. ayda da devam eden ağrılı cinsel ilişki görülme sıklığı normal ve vajinal yırtık olmaksızın doğuranlar ile sezaryen ameliyatı ile doğuranlarda yüzde 3-4 iken, ileri düzeyde vajinal yırtık veya kesi ile doğum yapanlarda yüzde 11-14 olarak bulunmuştur. Bu nedenle anneye göre iri bebekleri olanlarda, normal doğumu ileri düzeyde yırtıklara neden olacak şekilde zorlamamak ve bu bilgileri doğum öncesi anne adayıyla paylaşmak gerekiyor.
Devamını Oku

Orgazm olamama sorunu

Normal bir uyarılma döneminden sonra orgazm olamama durumu, gençlerde ve cinsel ilişkiye yeni başlamış olan ve bu yüzden tecrübesi az olan kadınlarda daha sık görülür. Kadınların yüzde 5-10'u hayatlarınının hiçbir döneminde orgazm olmaz ve buna birincil anorgazmi orgazm olamama) adı verilir. Birincil anorgazmi, sonradan ortaya çıkan (ikincil) anorgazmiden daha sıktır.

Nedenleri Neler?

Bazen ilişki problemleri, depresyon, ilaç kullanımı, kronik hastalık, östrojen yetmezliği ve nörolojik hastalıklara (Multipl Skleroz gibi) bağlı ikincil olarak ortaya çıkabilir. Mastürbasyonla ve cinsel ilişki dışında kalan uyaranlarla rahatlıkla orgazm olabilen kadın, gerçek bir cinsel ilişkide orgazm olamayabilir. Bazı kadınlar da eşiyle aynı zamanda orgazm olamamaktan, her seferinde orgazm olamamaktan veya her seferinde ancak bir kez orgazm olmaktan yakınır. Ancak birçok çiftin beraber orgazm olamadıkları, çoğu kadının ilişki öncesi dönemde orgazm olduğu (direkt klitoral uyarıyla) bir gerçektir. Anorgazminin en sık görülen psikolojik nedenleri; takıntılı bir şekilde ilişkinin nitelikleriyle ilgilenme, hata yapma korkusu ve buna bağlı olarak kendisini aşırı eleştirme ve başaramama korkusudur. Kadın eşinin davranışlarıyla ve kendisinin yapması ve yapmaması gerekenlerle o kadar meşguldür ki kendini ilişkiye verip gevşeyemez.
Diğer nedenler ise geçmişte cinsel tacize maruz kalmak, cinsellik hakkında olumsuz duygular taşımak, ilişkiye ait problemler, özgüven azlığı, vücudunu beğenmeme ve kontrolü kaybetme korkusudur. Tedavide öncelikle altta yatan organik ve psikolojik nedenler araştırılarak giderilir. Cinsel eğitim, bireysel ve eşle birlikte sürdürülen psikoterapi de organik neden bulunamayan durumlarda gereklidir.
Devamını Oku

Diyabet endişesi cinselliği azaltıyor

Diyabetle ilgili özellikle beslenme ve cinsel yaşama dair doğru bilinen yanlışlar yeni sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Diyabet hastalarının sertleşme sorunu endişesi yaşadığına dikkat çeken uzmanlar, diyabetlilerde olumsuz beklentilerin, cinsel fonksiyon bozukluklarının en büyük nedeni olduğunu belirtiyorlar.
14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle uzmanlar, hastalıkla mücadelede hasta eğitiminin önemine dikkat çekiyor. Diyabetlilerin sertleşme sorunu endişesi yaşadığına dikkat çeken Medical Park Bahçelievler Hastanesi Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali İhsan Taşçı, "Normalde önem verilmeyen kısa süreli sorunlar diyabetliler tarafından çok abartılı şekilde algılanabilir. Olumsuz beklenti, cinsel fonksiyon bozukluklarının en büyük nedenidir. Hasta sürekli vücudunu kontrol etme, denetleme eğilimdedir" dedi.
Prof. Dr. Ali İhsan Taşçı, diyabetin cinsel fonksiyon bozukluklarına nasıl zemin hazırladığını şu sözlerle anlattı:
"Diyabet, küçük damarlarda damar sertliğine ve sinirlerde harabiyete neden olur. Bu etki vücuttaki tüm damarlar için geçerlidir. Diyabet, cinsel organlara giden kan damarlarında damar sertliği (ateroskleroz) yaparak cinsel organların kan dolaşımını bozup ereksiyon sorunlarına neden olabilir. Diyabetin cinsel fonksiyon bozukluklarına neden olmasının ikinci nedeni; sinirlerde yaptığı harabiyettir (nöropati). Sinirlerdeki harabiyet penis ve beyin arasındaki iletimi bozarak cinsel fonksiyon bozukluklarını tetikleyebilir. Diyabetlilerde cinsel fonksiyon bozukluğuna neden olan üçüncü neden ise psikolojik faktördür. Diyabetliler, bu konuda duydukları kulaktan dolma bilgilerin de etkisiyle sürekli cinsel bir sorun çıkacağı endişesini yaşarlar. Sertleşme sorunu altı aydır devam ediyorsa, bu durum cinsel fonksiyonları engelliyorsa hasta mutlaka doktora başvurmalıdır."

Meyve Yemekten Korkuyorlar

Medical Park Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Dr. Mustafa Gürkan Taşkale, diyabetlilerin beslenme konusunda özellikle meyve tüketimi ile ilgili yanlış bilgilere sahip olabildiklerini belirterek “En önemlisi de bazı meyveleri kendilerine yasak zannetmeleridir. Karpuz, kavun, muz dahil tüm meyveleri yiyebileceklerini söylediğimizde hastalar çok şaşırıyor. Burada sorun neyi, ne kadar yiyeceklerinin belirlenmesidir. Genel kural her gün mümkün olan değişik mevsim meyvelerinin belli miktarda tüketilmesidir.”
Devamını Oku

PSAS ve Günde 200 kez orgazm

Kalıcı Cinsel Tahrik Olma Sendromu olan PSAS hastalığı, kişilerin günde onlarca kez orgazm olmasına sebep olabiliyor. İçtiği antidepresan hapları yüzünden PSAS hastası olan Sarah Carmen'in, bu hastalık nedeniyle günde 200 kez orgazma ulaştığı kaydediliyor.
İngiltere’de yaşayan 24 yaşındaki Sarah Carmen geçen yıl ruhsal bunalıma girince doktorların verdiği antidepresan haplarını kullanmaya başladı. Ancak o güne kadar gayet sağlıklı bir cinsel hayatı olan Carmen’de birkaç ay sonra bir şeyler değişmeye başladı. Cinsel isteğinde aşırı bir artma olan genç kadın artık her şeyden tahrik olur hale geldi.
Küçük bir bakış, erkek saçı, uzaklardan gelen bir parfüm kokusu hatta bir kapı gıcırtısı bile Carmen’i tahrik etmeye başladı. Bu durum özel hayatını da olumsuz etkileyen Carmen'in erkek arkadaşı ile ayrılmasına dahi sebep oldu.

Hastalığın Bilinen Bir Tedavisi Yok

Doktorlar, genç kadının PSAS hastası olduğuna karar verdi. Kalıcı Cinsel Tahrik Olma Sendromu olan PSAS hastalığıyla ilgili doktorların eilnde sadece hormonal ve beyinsel bir hastalık olduğu bilgisi var. Hastalığını bilinen bir tedavisi bulunmuyor. Sarah, günde 200 kez orgazm oluyor. Öyle ki The Sun gazetesine verdiği 40 dakikalık röportaj boyunca beş kez tuvalete giderek orgazma ulaştı. Haberi hazırlayan Matthew Acton adlı gazeteci, yazısının sonunda şu ifadeleri kullandı: "Hayatımda hiçbir zaman bir kadını bu kadar tatmin etmemiştim. Ama maharetin ben de olmadığını biliyorum. Sadece cinsellik hakkında konuşmamız yetti."
Devamını Oku

Güçlü cinsellik için düzenli yaşam

Sağlıklı bir cinsel hayat için, yaşam kriterlerinizi değiştirmeniz büyük önem taşıyor... Beslenme ve diğer alışkanlıklarınızı değiştirerek cinsel yaşamınızı ateşleyebilirsiniz.
Sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin yüzde 90’ında kalp hastalığı, yüksek tansiyon, kolesterol, diyabet veya sigara kullanımı gibi risk faktörlerinden birinin mutlaka görüldüğünü belirten Prof. Dr. Halim Hattat, cinsel hayatınızı güçlendirebilmeniz için şu önerilerde bulunuyor...

Beslenmenize Özen Gösterin

Kolesterol ve doymuş yağ miktarı düşük yiyeceklere yönelin. Daha az kalori tüketin, sebze ve meyve kullanımınızı artırın.

Kilo Verin

Şeker hastalığı, hipertansiyon ve damar sertliği gibi cinsel güçsüzlükle ilgili pek çok hastalıkta, kilo fazlalığı en önemli risk faktörüdür. Düzenli bir kilo verme programı damarlardaki kan akımını iyileştirip, cinsel yaşamınızı olumlu yönde etkiler.

Düzenli Egzersiz Yapın

Düzenli egzersiz alışkanlığı sizi yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları ve damar sertliği gibi cinsel gücü azaltan risk faktörlerinden koruyacak, damarlarınızı hep genç tutacaktır.

Strese Dikkat!

Depresyonun ve tedavisinde kullanılan pek çok ilacın cinsel yaşamı olumsuz etkilediği biliniyor. Ayrıca gergin, stres düzeyi yüksek, sinirli erkeklerde cinsel güç kaybı daha erken yaşlarda ortaya çıkıp, daha yoğun seyreder.

Alkol ve Sigaradan Kurtulun

Alkol ve sigara cinsel sağlığa en zararlı toksinlerdir.

İdeal Değerleriniz Ne Olmalı?

- Kolesterol seviyesi 170’in altında olmalı.
- HDL (iyi kolesterol) 60’ın üstünde olmalı.
- Trigliserit 150’nin altında olmalı.
- Tansiyon 120 - 80 mmHg olmalı.
- Bel çevresi erkeklerde 94 santimetrenin üzerine çıkmamalı.
Devamını Oku

Cinsel yaşamda mutluluk için yapılması gerekenler

Dönemsel olarak 20-40 yaşları arası seksin en yoğun yaşandığı, kadın ve erkeğin en aktif olduğu yaşlardır. Realage'de yar alan bilgilere göre, bu yaş aralığının dışında da, arzulanma arzusunu, vücuduyla barışık olma arzusunu, orgazm tecrübesini, fantezilerini iyi değerlendiren her birey hayatı boyunca cinsel yaşamını devam ettirebilir.
Yaş ilerledikçe veya uzun birlikteliklerde cinsel istekte azalma, erkeklerde ereksiyon ve boşalma problemleri, kadınlarda lubrikasyon-kuruma- problemleri meydana gelebilir. Bu gibi faktörler cinselliği de mecburiyettenmişcesine tek düze ve rutin hale getirebilir. Bu rutin yaşam; çiftlerin birbirleriyle yakınlaşmaları, arzularını muhafaza edebilmeleri, vücutlarıyla barışık olmaları, fantezilerini geliştirebilmeleri, cinsel tercihlerini gözden geçirmeleri gibi hususlarla önlenebilir.
Cinsel IQ, kişinin tercihlerini, duygularını, seks sırasındaki kokusu ve çıkarttığı sesler ile vücudunu, cinsel aktivitedeki limitlerini, yasak olan ve olmayan noktaları ve yaşamak istediği değişiklikleri muhakeme etmesi ve tüm bu faktörlerle kendini kabullenmesidir. Bu nedenle iyi bir cinsel yaşamdaki önemi ölçülemez.
Hattat Hastanesi Cinsel Fonksiyon Bozuklukları Birimi uzmanlarının mutlu bir cinsel hayat için önerileri ise şöyle...

Hatırlamanız Gereken Önemli Noktalar

1- Seksin vücut görüntüsü ile hiçbir alakası yoktur: Mükemmel olmayan vücutlar da seksten zevk alır, partnerine zevk verir. Burada tarafların karşılıklı olarak dürüst ve saygılı olmaları, cinselliği bu şekilde yaşamaları önemlidir. Tatmin edici seksi oluşturan pozitif faktörler seks sırasında cinsel istek, tarafların müsaade yeteneği, haklarını değerlendirme yeteneği ,cinsellikle ilgili doğru bilgilere sahip olmaları, yeterli heyecanı hissetmeleri ve beyinsel konsantrasyon ile karşılıklı tensel kokunun birbirine çekici gelmesi olarak özetlenebilir.

2- Eğlenmek de seksin bir parçasıdır: Kişilerin dilediğince özgür olması, fanteziler kurması, dürüstlük ve saygı çerçevesinde zevk aldığı şeyleri partnerine sunması, cinselliği ayrıcalıklı bir armağan olarak algılaması ve herkesin zevk almaya hakkı olduğunu kabullenmesi ile cinsel hayatları renklenecektir.

3- Sekste sıklık önemli değildir: Evli bir çiftin seks yapma aralıkları tamamen kişilere göre değişen bir durumdur. Hiçbir çift seks yapma aralığı az diyerek aşağılanmamalıdır. Ancak sürekli birlikteliklerde veya evliliklerde periyodik bir yaklaşımı öneriyoruz. Özellikle karşılıklı sıcaklığı muhafaza etmek açısından periyodik aralıkları önemli buluyoruz. Periyodik belirli aralıklarla tatmin edici birleşmeler, aynı zamanda cinsel fonksiyonun devamı açısından da önemlidir.

4- Sekste çekincelere yer yoktur: Seksin korkutucu çekince içinde değil, samimi ve açık olarak konuşulması mutlu bir cinsel yaşam için bir gerekliliktir. Çiftler birbirine hoşlandığı şeyleri söyleyebilmeli, kendini seks sırasında iyi ve rahat hissetmeli, seksin bir performans gösterisi veya ‘normal’ olması gerektiğini düşünmemelidir. Bu da ancak karşılıklı konuşarak mümkün olur.

5- Çocuklu ailelerde seks bitmez: Unutulmamalıdır ki, çocuk sahibi olmak cinsellik açısından önemli bir faktör değildir. Çiftler günlük yaşamlarına göre cinselliğe ayıracakları zamanı seçmeli ve bu zaman zarfında özellikle birbirlerine konsantre olmalıdır.

6- Sertleşme sorunu "Tümüyle kafanızda yarattığınız bir sorun" değildir: Son 25 yılda sertleşme sorunlarının tıbbi bir durumdan kaynaklandığı açıklığa kavuşmuştur. Sertleşme sorununun çoğunlukla psikolojik bir yönü olsa da (depresyon, endişe ve stresin rolü olabilir), hemen her zaman fiziksel bir nedeni vardır.

7- Sertleşme sorunu yalnızca yaşlı erkeklerde görülmez: Bu durum 40 yaşın üzerindeki erkeklerde daha sık görülmekle birlikte, her yaştaki erkekte meydana gelebilir. Yapılan yeni bir çalışma, 40 ile 70 yaşları arasındaki erkeklerin yaklaşık yarısının zaman zaman sertleşme sağlama ve/veya sürdürmede sorun yaşadığını ortaya koymuştur. Sertleşme sorunlarının oranı yaşla birlikte artsa da, tek başına yaşlanma, sertleşme sorununun bir nedeni olarak görülmemektedir. Sertleşme sorunlarının yaşlı erkeklerde daha sık görülmesinin nedeni, yüksek kan basıncı gibi yaşa bağlı hastalıklardır.

8- Cinsel ilişki için çok yaşlı değilsiniz: Tüm yaşlardaki çiftler cinsel ilişkiyle ilgilidir. Cinsel yaşam sağlıklı bir ilişkinin önemli bir parçasıdır. Gerçekten de, yapılan birçok araştırmada aktif cinsel yaşamın yaşlanmanın çok doğal bir parçası olduğu gösterilmiştir.

9- Çift karşılıklı çekiciliğini yitirmiş olsa bile tekrar elde edebilir: Önemli olan bunu hangi noktada kaybettikleri konusudur. Çiftler birbirlerine karşı çekiciliklerini şu noktalarda yitirirler: Seks sırasında yetersiz olmaktan, anormal olmaktan çekinirlerse, seksle ilgili noktaları partnerleriyle konuşamazlarsa, seks hakkında hissettiklerini sözcüklerle ifade edemezlerse. Seks sırasında veya sonrasında partnerini yakın hissetmekle, birbirine dokunarak heyecanlanmayı beklemekle, fantezi ve arzularla ilgili suçluluk duymamakla ve erkek-kadın vücudunun nasıl çalıştığını karakterlerini değerlendirmekle tensel uyum ve karşılıklı çekicilik tekrar elde edilebilir.
Devamını Oku

80 milyon kadın istemeden hamile kalıyor.

Her yıl dünya çapında 80 milyon kadın istemeden hamile kalıyor. Hatta yapılan araştırmalar gelişmiş ülkelerde dahi her yıl gerçekleşen 28 milyon hamilelikten yüzde 49’unun istenmeden meydana geldiğini ontaya koyuyor! Her 10 doğumdan biri ise çocuk yaşta anneler tarafından yapılıyor...
Her yıl yüksek düzeylerde meydana gelen, istenmeyen gebelikleri azaltmayı hedefleyen ilk uluslararası bilinçlendirme kampanyası “26 Eylül Dünya Korunma Günü”; “Bir Diğeri Başlamadan Hayatınızı Yaşayın" sloganıyla başladı. Berlin’de yapılan uluslararası basın lansmanı ile tüm dünyada başlatılan kampanya, küresel üreme ve cinsel sağlık vakfı Marie Stopes International, Avrupa Kontrasepsiyon Birliği, Centra Latinoamericano Salud y Mujer, Uluslararası Pediatri ve Adolesan Jinekoloji Federasyonu ve Asya Pasifik Kontrasepsiyon Konseyi tarafından düzenleniyor ve Bayer Schering Pharma tarafından destekleniyor.
Yapılan açıklamalara göre; dünya çapında, 80 milyon kadın istemeden hamile kalıyor ve 20 milyon kadın düşük tehlikesi yaşıyor. Sonuç olarak, bu kadınların 68 bini hayatını kaybediyor. Bu, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için önemli bir sorun. Gelişmiş ülkelerde her yıl meydana gelen 28 milyon gebeliğin yaklaşık yüzde 49'u planlanmadan oluyor ve bunların yüzde 36’sı düşükle son buluyor.

10 Doğumdan 1'i Çocuk Yaştaki Anneler Tarafından Yapılıyor

Ortaya çıkan bir diğer gerçek ise her 10 doğumdan 1'inin çocuk yaşta anneler tarafından yapılıyor olması… Bu kapsamda Dünya Kontrasepsiyon Günü, üreme çağındaki tüm kadın ve erkekleri hedef alan uzun süreli bir kampanya. Dünya Kontrasepsiyon Günü için özel olarak geliştirilmiş “Sizin Hayatınız” (Your life) kampanyanın ana temasını oluşturuyor. 2007’de tüm gözler, “Bir diğeri başlamadan hayatınızı yaşayın" sloganıyla genç yetişkinlere çevriliyor. 2007’nin teması doğrudan genç yetişkinlere seslenmeyi amaçlıyor ve bu tema kapsamında bir ebeveyn olmayı seçmenin, tesadüfî bir şekilde ebeveyn olmaktan daha önemli olduğu vurgulanıyor.



Mischa Barton'dan, Gençlere "Korunun" Mesajı

Tüm dünyada ilk kez başlatılan Dünya Korunma Günü lansmanında Mischa Barton, genç hemcinslerine “Hayat çok zor. Annelik özveri ve sorumluluk istiyor. İyi düşünün, korunun” mesajını verdi. Doğum kontrol konusundaki yetersiz bilincin küresel etkileri hakkında bir konuşma yapan Barton, “Bir çocuğa sahip olmak için çok genç olduğumu biliyorum ve benim yaşımdaki pek çok insan da muhtemelen aynı şekilde düşünüyordur. İstediklerinin peşinden gitmeleri ve hayatlarını dolu dolu yaşamaları konusunda tüm gençleri yüreklendirmek istiyorum. Gençlerin tesadüfen değil, sadece hazır olduklarında çocukları olmalıdır” dedi.
Dünya genelinde Dünya Kontrasepsiyon Günü’nü işaret eden farklı etkinlikler gerçekleşmektedir, bu etkinlikler arasında okullardaki, yüksek okul ve üniversitelerdeki eğitim faaliyetleri, bağış konserleri ve gençlere yönelik atölye çalışmalarının da bulunduğu turneye çıkan tiyatrolar ve gece kulüpleri ve diskolardaki promosyon etkinlikleri de yer almaktadır. Doğum kontrol yöntemleri, cinsellik ve anatomi eğitimi ile ilgili bilgi ve tavsiyelerin yanı sıra cep telefonu indirme programları ve online anketin de yer aldığı www.your-life.com global web sitesi de açılmıştır.
Devamını Oku

Cinsel istek arttıran diyet

Doğru ve zamanında uygulanan diyet, sadece zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda kadınların cinsel arzularını da artırıyor. Kadınların doğru diyetle daha kolay orgazm olacağını belirten cinsellik uzmanı Lindberg, "Beyaz şeker, kahve, tütün ve soya ürünleri cinsel isteksizlik yaratır" dedi.
ABD'li cinsellik uzmanı Marena Lindberg 'The Orgasmus Diet' adlı kitabında 'Orgazm diyeti' yapan kadınların cinsel doyuma daha kolay ulaştığını öne sürdü. Kitabında, kadınların daha kolay orgazm olmasını sağlayacak diyet formülünü de veren Lindberg, "Diyet süresince cinsel isteksizliğe yol açabilecek beyaz şeker, kahve, tütün ve soya ürünlerinden kaçınılmalı" diye konuştu.

Marena Lindberg'in 'Orgazm Diyeti'

- Normal vücut yapısına sahip olan kadınlar, günde bir kapsül balık yağı yutmalı. İkinci hafta iki, üçüncü hafta üç kapsül alınmalı. Artırıma 6 kapsüle ulaşıncaya kadar devam edilmeli. Vücut yapısı büyük olan kadınlar, kapsül miktarını 11'e kadar çıkarabilir.
- Günde 15 gram siyah çikolata tüketilmeli. Çikolata, mutluluk hormonu serotonin salgılanmasını sağlıyor.
- Genel sağlık için multivitamin, magnezyum, demir, çinko gibi kapsüller de (günde 1 adet) alınmalı.
Devamını Oku

Cinsel sorunlara gerekli önemi verin

Cinsel ilişki; istek, uyarılma, doyum ve rahatlama olmak üzere dört aşamadan oluşuyor. Bu basamaklardan herhangi birinde veya birkaçında sorun yaşanması, cinsel işlev bozukluğunun ortaya çıkmasına neden oluyor. Erkeklerin en sık yaşadığı sorunların başında erken boşalma, kadınlarda ise cinsel isteksizlik geliyor.
Cinsel işlev bozukluklarına tıbbi, psikolojik ve sosyo-kültürel etkenleri bir bütün olarak dikkate alarak yaklaşmak gerektiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Evrim Erbek, “Cinsel işlev bozuklukları organik ve psikolojik nedenlere bağlı oluşabilir. Çoğu zaman organik nedenlere psikolojik nedenler de eşlik ettiği için cinsel işlev bozukluklarının multi-disipliner olarak ele alınması gerekir. Değerlendirme psikiyatri, üroloji ve jinekoloji uzmanlarınca yapılır. En sık karşılaştığımız organik nedenler, damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, kronik hastalıklar, ilaç yan etkileri ve uyuşturucu madde kullanımıdır. Bunlar dışlandıktan sonra kişide psikolojik etkenler aranır” diyor.
Cinsel işlev bozukluklarına yatkınlık yaratan ve sorunun sürmesinde rol oynayan birçok psikolojik faktörün de bulunduğunu hatırlatan Dr. Erbek, ailenin ve toplumun cinselliğe bakış tarzının, yetiştirilme biçiminin cinselliği önemli ölçüde etkilediğini söylüyor. Bunun yanında eksik ya da yanlış bilgilendirilmelerin, cinsellik hakkındaki kalıplaşmış yanlış düşüncelerin de cinsellik üzerinde olumsuz etkisi bulunduğu belirterek, “Psikiyatrik rahatsızlıklar, ilişkide uyumsuzluk, çiftler arasında çekiciliğin kaybolması, aldatılma, hamilelik ve doğum sonrası ruhsal durumlar, partnerdeki cinsel problemler, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalma, travmatik cinsel deneyimler, cinsel açıdan özgüven eksikliği ve performans anksiyetesi en sık gördüğümüz psikolojik ve kültürel nedenlerdir” diyor.



Kadınlarda Sıklıkla Görülen Cinsel Sorunlar

Cinsel istek bozukluğu:
Tedavi için başvuran her üç hastadan birinde cinsel istek bozukluğu görülüyor. Cinsel istek bozukluklarının bir bölümünü cinsel tiksinti bozuklukları oluşturuyor. Cinsel ilişki kurmaktan “tiksinti” duyan kadınlar, cinsel ilişkiden kaçmak için “başım ağrıyor”, “karnım ağrıyor” gibi bahanelere başvuruyorlar.

Uyarılma ve orgazm sorunları:
Cinsel uyarılmanın yetersiz olduğu bu durum kadınların yaklaşık yüzde 10-18’inde görülüyor. Kadınlar uyarılma olmadan da cinsel ilişkiye girebiliyorlar ancak orgazm olamıyorlar. Orgazm yetisi yaşla birlikte artıyor. 20’li yaşlarda fazla cinsel deneyimi olmayan kadınlarda cinsel birleşme ile orgazm olamamak oldukça yaygın. 30’lu yaşlardan sonra cinsel tecrübeleri artmış olan kadınların kendilerine cinsel alanda güvenleri artıyor. Cinsel isteklerini de daha kolay ifade ediyor ve daha kolay orgazm olabiliyorlar.

İyi kız sendromu:
Çocukluğunda ve gençliğinde kendisini ‘iyi kız’ olarak tanımlayan her on kadından dokuzu yetişkinlikte orgazm olamıyor. Kız çocukları yetiştirilirken, cinsellikle ilgilenmemeleri öğretiliyor, cinsellikle ilgilenmeleri ve cinsellik içeren aktiviteleri kınanıyor, kısıtlanıyor. Bu sayede cinsellik kontrol edilmiş de oluyor. Genç kızlara cinsellik, eşlerini memnun etmeleri için yapmak zorunda oldukları çok istenmeyen bir eylemmiş gibi sunuluyor. Flört, mastürbasyon hoş karşılanmıyor. İyi kız rolünü benimseyerek hayatlarına yön veren kadınlar cinsel ilişkide yeterince uyarılmadıklarında partnerlerini yönlendiremiyorlar ve hazlarını artıracak daha aktif tutum almaktan kaçınıyorlar.


10 kadından birinin sorunu; Vajinusmus:
Vajen girişindeki kaslarının istemsiz olarak kasılarak cinsel ilişkinin olanaksız ya da çok ağrılı hale gelmesi vajinusmus olarak adlandırılıyor. Aynı zamanda ağrılı bir durum olan vajinismus, ülkemizde cinsel tedavi merkezlerine en sık başvuru nedeni. Geleneksel tutum, eğitimsizlik, cinsel birleşmenin çok ağrılı ve zarar verici bir eylem olduğu düşüncesi, koruyucu aile yapıları ve kızlık zarının hala kadının namusu olarak görülüyor olması vajinusmusun ortaya çıkısındaki en önemli nedenler olarak gösteriliyor. Araştırmalar, vajinusmusun eğitimsiz kadınlarda görülme sıklığının yüksek olduğunu ancak eğitimli kadınlarda da hiç azımsanmayacak kadar sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Vajinusmus cinsel terapiyi zorunlu kılan bir hastalıktır. Terapiye çiftlerin birlikte başvurması önerilir. En az 6-8 seanslık cinsel tedavi gerekir. Terapide vajinusmusa neden olan psikolojik faktörler ele alınır ve beraberinde duyarsızlaştırıcı cinsel davranış ödevleri verilir. Vajinusmus sorunu yaşayan kadınların öncelikle kadın doğum uzmanına başvurduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. İbrahim Sözen, tedavi arayışının birçok vakada evlilikten sonraki bir yıl içinde ortaya çıktığını, bazı vakalarda 20 yılı geçtiğini bildiriyor. Geleneksel aile yapısına sahip olanların tıbbi yardım arayışının, Batı’daki çiftlerden daha erken olduğuna dikkat çeken Dr. Evrim Erbek, bunun nedeninin ilk gece ritüeli ve aile büyüklerinin çocuk beklentisi olduğunu söylüyor. Vajinusmus tedavi programının içinde kadın doğum uzmanı ve psikiyatrist ve fizik tedavi uzmanlarının birlikte bulunması gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Sözen, “Psikiyatrist olayın psikolojik kökenlerine inmeye çalışıyor ve bu kadınların birçoğunda görülen ve beyinlerinin gizli yerlerinde olan cinselliğe karşı olumsuz bakış açılarını değiştirmeye çalışıyor. Kadın doğum uzmanı, fizik tedavi doktorları ile birlikte mümkünse vajen ortamını tekrar kabul edilebilir bir ortam haline getirmeye çalışıyor. Tedavi başlangıçta ‘duyarsızlaştırma egzersizleri’ ile oluyor. Hastanın çok duyarlı olduğu vajen ortamının ihlalinin aslında normal bir olay olduğu kadına öğretilmeye çalışılıyor. Kadına ev egzersizleri verilerek, önce kadının parmaklarından, ardından da dilatörlerden yararlanılıyor. Haftalar süren bu egzersizlerden sonra, belli bir aşamaya gelindiğinde, partner devreye giriyor. Bu duyarsızlaştırma egzersizlerinin sonunda cinsel ilişki gerçekleştiriliyor” diyor. Duyarsızlaştırma egzersizleri ile sonuç alınmayan hastalarda alternatif yöntemler denendiğini söyleyen Op. Dr. Sözen, bu alternatif yöntemler içinde son dönemlerde ön plana çıkanlardan bir tanesinin botoks tedavisi olduğunu bildiriyor. Botoks, genişletme tedavisinde yardımcı olarak vajene girişin ağrılı olmasının gerekmediğini öğretebilir. Ancak, vajinusmusu çözmez” diyen Sözen, botoks tedavisi ile birlikte uygun psikoterapinin de sürdürülmesi gerektiğinin altını çiziyor. Botoks tedavisi, diğer tedavi yöntemlerinden yanıt alınamaması halinde uygulanıyor.



Erkeklerde Sıklıkla Görülen Cinsel Sorunlar

Üroloji kliniklerine en sık başvuru nedenini erken boşalma, sertleşme ve cinsel istek eksikliği oluşturuyor. Erkeklerin üç dönemde mutlaka ürolojik kontrolden geçmesi gerektiğini söyleyen ASM Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, bu dönemleri “yeni doğan dönemi”, “ergenlik (puberte) dönemi” ve “50 yaşından sonra her yıl” olarak sıralıyor. Eğer ailede prostat kanseri hikayesi varsa bu ürolojik yıllık kontrollerin 50 yerine 40 yaşından sonra başlaması gerekiyor.

İnmemiş testis problemi:
Yenidoğan döneminde doğumsal anomalilerin saptanabilmesi için genital muayenenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Tarcan, “Bunların başında da yenidoğan erkek çocukların yüzde 3-4’ünde görülen inmemiş testis geliyor. İnmemiş testisin iki tane önemli komplikasyonu, artmış testis kanseri riski ve kısırlıktır. İnmemiş testisin mutlaka 1 yaşına kadar tedavi edilmesi gerekir. Tedavisi cerrahidir” diyor.
Bunun dışında penis anomalileri, hormonal bozuklukların genital organlara yansıttığı anomalilerin, erken dönemde mutlaka tanınması gereken durumlar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tarcan, “Bir diğer önemli anomali idrar deliğinin penisin yüzünde herhangi bir noktada olması anlamına gelen ‘hipospadias’tır. Her 300 doğumdan birinde rastlanır. Özellikle hipospadiaslı erkek çocukların kesinlikle sünnet olmaması gerekir. Bu çocukların ideal tedavi yaşı genellikle bir yaş civarındadır” diyor.


Varikosel:
Ergenlik dönemindeki kontrollerde testiküler varikoselin araştırılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tarcan, “Testisin toplardamarlarının variköz genişlemesi anlamına gelen ‘varikosel’, genelde 10-15 yaşları arasında ortaya çıkar. Tanı bazen bu durumun aile veya hastanın kendisi tarafından fark edilip uzmana başvurması ile ancak çoğu zaman da kısırlık gibi komplikasyonları ortaya çıktıktan sonra yapılan ürolojik araştırmada gerçekleşiyor. Testiküler varikosel normal populasyonda yüzde 15 oranında görülürken kısırlık problemi yaşayan erkeklerin yarısında görülüyor. Varikosel sperm hücresinin sayısını, hareketini ve şeklini olumsuz yönde etkiliyor. Varikosel erken saptanıp ameliyat edildiğinde başarı oranları çok yüksek. Ancak sperm üretimi ileri derecede bozulduğunda ameliyatla normale çevirmek mümkün olmuyor” diyor.

Sertleşme kaybı:
Sertleşme kaybı, cinsel ilişki için yeterli ve gerekli sertleşmeyi sağlayamama veya sürdürememe durumu olarak tanımlanıyor. 40-50 yaşın üzerindeki sertleşme bozukluklarının nedenini daha çok damarsal etkenler oluşturuyor. Damar sertliği, hipertansiyon, diyabet gibi durumlarda, penisin damarlarında ve düz kasında patolojik değişiklikler meydana gelmesi, penisin kanla dolma ve kanı orada sıkıştırma yeteneği azalıyor. Sertleşme kaybının tedavisinde son yıllarda ortaya çıkan ve ağızdan alınan Fostodiesteraz 5 inhibitörleri adı altında toplanan bir ilaç ailesinin devrim yarattığını söyleyen Prof. Dr. Tarcan, “Daha önce ağızdan alınacak bir ilaçla damarsal sorunlara bağlı sertleşme kaybının tedavisi mümkün değildi. Enjeksiyon, vakum ve hasta bunlardan fayda görmüyorsa penil protez ameliyatları yapılıyordu. Ancak bu ilaçlar ortaya çıktıktan sonra penil protez ameliyatlarına duyulan ihtiyaç önemli oranda azaldı. Bu ilaçlar kalıcı tedavi etmiyorlar, aldığınız sürece etkililer. Mutlaka bu ilaçların doktor kontrolünde kullanılması lazım. Çünkü, nitrat içeren tansiyon ya da kalp ilaçlarıyla birlikte alındığında şiddetli hipotansiyona neden olarak, ölümle sonuçlanacak durumlara yol açabiliyorlar” diyor.
Damarsal nedenlerle ortaya çıkan sertleşme probleminin altta yatan kardiyovasküler riski ortaya koymak adına da bir uyaran olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tarcan, “Bir hasta grubunda sertleşme problemi kalp hastalığının ilk belirtisidir. Onun için organik kaynaklı bir sertleşme problemi ile başvuran bir hastada altta yatabilecek gizli kalp veya şeker hastalığının mutlaka araştırılması gerekir. Çünkü penis aslında bir damarsal organdır. Penisin damarlarında olan bir problem, vücudun diğer damarlarında da olabilir. Dolayısıyla kişilerin sertleşme kaybını önemsemeleri, göz ardı etmemeleri gerekir” diyor.

Erken boşalma:
Erken boşalmanın altında psikojenik nedenler ya da organik nedenlerin bulunabileceğini söyleyen Prof. Dr. Tarcan, “Erken boşalma ile ilgili iki türlü tedavi var. Bunlardan biri trisiklik antidepresanlarla yapılan ilaç tedavisi diğeri ise cinsel terapilerdir. Bunlar, cinsel ilişki sırasında hastanın kendini kontrolünü ve geç boşalmayı öğrenmesini sağlayan genelde psikolog ya da psikiyatristler tarafından yapılan cinsel terapilerdir” diye hatırlatıyor.

Testosteron yetmezliği:
Prof. Dr. Tufan Tarcan, son yıllarda testosteron replasman tedavisinin de gündeme geldiğini hatırlatarak, “Testosteron erkeklerde üremenin, cinsel işlevin devamında, libidonun sağlanmasında, kemik ve kas yapısının korunmasında gerekli bir hormondur. Testosteron yetmezliği sendromu hem cinsel işlev bozukluklarına, hem de bir mod değişikliğine, yani hayata olan iştahımızın kaybolmasına neden oluyor. Birçok olguda da testesteron hormonun yerine konması hem cinsel işlevi düzeltiyor hem osteoporoz riskini azaltıyor, hem vücut kas yapısını koruyor. Dolayısıyla hayat kalitesini düzeltiyor” diye açıklıyor.



Sağlıklı Cinsellik İçin 5 Altın Kural

Psikolog Aslıhan Kurt, sağlıklı cinsellik için en önemli 5 unsuru şöyle sıralıyor:

- Karşılıklı rıza: Cinsel ilişki için her iki tarafın da istekli ve gönüllü olması; bunun yanında aktivitenin herhangi bir yerinde durdurabilme ve sonlandırabilme özgürlüğünün bulunması.
- Eşitlik: Kişisel güç algısı anlamında, partnerinizle eşit durumda olduğunuz gerçeğini kabul etmek önemlidir. Performans açısından bir taraf kendini güçsüz ya da yetersiz hissediyorsa, bu cinsel ilişkinin kalitesini olumsuz etkiler.
- Saygı: Kendinize ve partnerinize saygı duymak ilişkiyi etkiler.
- Karşılıklı güven: Oldukça hassas olan bu aktivitenin karşılıklı güven oluşmadan yapılması, taraflar arasında nahoş duygular yaratabilir.
- Korunma: Cinselliğin kalitesini etkileyen unsurlardan biri de istenmeyen gebelikten, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunulan bir ortamın yaratılmasıdır.
Devamını Oku

Kadınların en büyük korkusu Vajinismus

Çiftlerin yaşadığı en büyük cinsel problemlerden biridir vajinismus. Günümüzde her 100 kadından 2'sinde görülen bu vaka, en çok sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyi yüksek kadınlarda görülüyor.

Türkiye'de cinsel konular ve rahatsızlıklar, her zaman konuşulması en zor olan konulardan. Vajinismus da bu konular arasında en önemlilerinden. Konuşulmadığı için doktora gidilmiyor, konuşulmadığı için çözmek yerine, tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olmaya gidiliyor.

Çiftler arasında yıllarca cinsel ilişki yaşanmayabiliyor. Vajinismus, kadında korku ve paniğe, titreme nöbetlerine hatta bayılma vakalarına yol açarken erkekte de iktidarsızlık ve kendine güvensizlik yaratıyor. Nedenlerini ve tedavi yöntemlerine ilişkin sorularımızı Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Operatör Doktor Yurdanur Aktan yanıtladı:

- Vajinismus nedir?

Vajinismus, vajinanın ilk girişindeki kasların, 3’te 1 dış kısımdaki kasların, istemsiz olarak kasılması sonucu cinsel ilişkinin çok ağrılı olması ya da hiç olamaması durumudur. Primer ve sekonder olarak iki tür vajinismustan bahsedebiliriz. Primer, ilk ilişkiyle ortaya çıkan vajinismus vakasıdır. İlk cinsel ilişkide ortaya çıkar ve çiftler ilişkiye giremez veya çok zorlu, ağrılı olur. Çift, bir ikincisini denemeye dahi cesaret edemez. Adeta bir duvar varmış gibi gelir onlara. Bu kaslar bilinçli kasılmaz, istemsiz kasılır. İstese de kendisi bunun gevşemesini sağlayamaz. Sekonder vajinismusta ise çiftler normal cinsel ilişkisini yaşamıştır. Herhangi bir nedenden dolayı, bu bir zorlu doğum olabilir, kürtaj olabilir şiddetli bir jinekolojik muayene olabilir. Kadında korku oluşur ve bundan sonra bir vajinismus tablo gelişir.

- Ne tür korkular neden olur?

Nedeni psikolojiktir. Fizyolojik bir nedenle gerçekleşmez. Vajinanın girişinde ilişkiyi zorlaştıran nedenler olabilir tümör gibi ama vajinismus, beraberinde korkuyu, endişeyi, stresi de getirdiği için böyle fizyolojik nedenler vajinismus olarak adlandırılmaz. Vajinismus, sadece ilişkiye girememek değil, ilişki deneme anında korku, panik, tüm vücutta titreme, kasılma hatta bayılmaya varan şiddetli psikolojik gerginlik hali, tansiyon düşmesi, titreme nöbetleri, bacakları kapama gibi vücut hareketleri oluşur. Genelde 100 kadından 2’sinde vajinismus vakasına rastlanıyor.

- Tedavisi için nasıl bir süreçten bahsedebiliriz?

Ülkemizde cinsel durumlar hala tabu olmaya hala devam ettiği için doktora geliş süreçleri çok uzayabiliyor. 10 yıldır vajinismus olup da doktora gitmeyen çiftler, 8 yıldır cinsel ilişkiye girmemiş çiftler olabiliyor. Eş de çok anlayışlı olabiliyor böyle durumlarda. Çiftler, kendi aralarındaki özel soruna, bir üçüncü şahsı katmamak için doktora gitmiyorlar. Ailenin haberi olduğunda ise onlar biraz zorlayabiliyor ama bu çiftlerde daha büyük baskı oluşturuyor. Doktora gitmekte gecikiliyor. Bir de sanki bu iş imkansız, çözemeyecekleri bir sorun gibi beyinlerde büyütülüyor. Kadınlar bunu çözümsüz bir konuymuş gibi algılıyor.

- Cinsel tabular nasıl etkiliyor?

Çocukluk döneminden gelen birtakım tabular, daha çok doğu ülkelerinde var. Cinsel tabular, ailenin yapısı ve verdiği eğitim, herşeyin günah, ayıp olarak algılanması, kızlık zarının korunması gereken çok değerli bir organ oluşu, bütün ilginin alakanın o bölüme çekilmesi, hep onu koruma içgüdüsü vajinusmusa neden oluyor. Baskıcı, otoriter baba, zayıf, güçsüz anne modelleri, cinsel konuların çok açık konuşulamaması, okul döneminde cinsel eğitim verilmemesi, tecavüze uğramaya ya da tecavüz girişimine uğrama gibi baskılar, daha sonra ilişki anında bunların akla gelmesi...En büyük nedenleri baskıcı bir toplum, baskıcı düşünceler, tabulardır.

- Kişinin arkadaşlarından, yakınlarından duydukları nasıl etkiliyor?

Kızlık zarı ile ilgili yanlış bilgilendirmeler, mahalle yani arkadaş bilgilendirilmesi çok fazla. Kızlık zarının bozulması sırasında çok acı duyabileceğinden endişe duyulabiliyor bu yüzden de cinsel ilişkiden kaçınma oluyor. Bu çiftler arasında zaman içinde büyük bir gerginliğe yol açabiliyor. Aile içi çatışmalara, hatta boşanmalara kadar varabiliyor. Zaman içinde cinsel diğer sorunlar, cinsel soğukluk ve erkekte kendine güvensizlik ve iktidarsızlık sorunları gelişebiliyor.

- Nasıl tedavi ediliyor?

Tedavi, psikoterapi aslında. Davranış öğretiliyor şahıslara. Bunu cinsel alanda uzman psikiyatristler, psikologlar yapıyor. Kadına önce birtakım ev ödevleri veriliyor. Daha sonra hem kadına ve hem eşine ev ödevleri veriliyor. Bir haftalık seanslardan oluşan bir aylık süreçte, kimi vakalarda haftada bir, altı aylık süreçte tedavi gerçekleşiyor. Eğer vajinusmus kızlık zarı bozulurken duyulacak acıdan kaynaklı bir nedene bağlı ise, jinekologlar devreye giriyor.
Hymenektomi (Himenektomi) dediğimiz kızlık zarını jinekolog açıyor. Böylece vajinismusa neden olan bariyer jinekolog tarafından kaldırılmış oluyor. Ancak her vakada kızlık zarını açmak çözüm olmuyor?

- Hastalar alttan muayeneye izin veriyor mu? Muayene edebiliyor musunuz?

Jinekoloğun yaklaşımı çok önemli. İkna etmek kolay olmuyor. Vajinismus yaşayanlar bacaklarını kapattığı için çoğunlukla doktorun yaklaşmasına izin vermiyor. Elinizi, bacağına baldırına bile değdirtmiyor bu hastalar. Ama konuşarak ikna ederek asla vajinayla ilgili bir girişimde bulunmayacağımıza ikna ederek iletişim kurduğunuzda bu mümkün oluyor. Jinekoloğun görevi, kızlık zarının tipine ve girişte başka bir engelin olup olmamasına bakmak. Farzedin ki bir kızlık zarı tipi vardır. Çok kalın ve kapalıdır. Çok küçük sadece adet kanının akacağı kadar küçük bir delik vardır. Öyle bir vakayı cinsel ilişki olarak bozmaları mümkün değil. O noktada cerrahi müdahele gerekiyor. Böyle bir engelin olup olmadığı önce tespit ediliyor ve hasta ondan sonra psikiyatriste yönlendiriliyor.

- Vajinismus vakalarında gebelik görülebiliyor mu?

Çok nadir de olsa ilişkiye girmeden gebelik mümkün oluyor. Çünkü spermler hareketli. Eğer vajina ağzına sperm dökülürse olabiliyor ama bu durum sonucu doğumun gerçekleşmesi vajinismusu çözmüyor. Vajinusmus vakalarının bir kısmı tüp bebek yöntemiyle, aşılamayla bebek sahibi olmaya çalışıyor.

- Vajinismus vakalarının yoğunlaştığı bölgeler var mı ya da 'Şu tarz kadınların sorunudur' gibi bir ayrımdan bahsedebiliyor muyuz?

Vajinismus vakaları çoğunlukla detaycı, sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyi yüksek kadınlarda görülüyor. Eğitimli kadınların kendilerini daha fazla ifade edebilme, itiraz edebilme yapılarından kaynaklanıyor. Eğitim çok önemli, eğitim sistemimizde cinsel eğitim ya az ya da yeterli değil. Bu eğitimin verilmesi çok önemli. Ülkemizde bazı kadınlar genital organlarını dahi tam olarak bilmiyor, tanımıyor.
Devamını Oku

Doğum Kontrolünde Seçim Önemli

Kontrolsüz, birbirini takip eden doğumlar ve düşükler, anne ve bebek sağlığını ciddi olarak tehdit eder. Bu nedenle aile planlaması hem anne, hem de bebek sağlığına zarar vermeyecek uygun doğum kontrol yöntemleriyle yapılmalıdır. Kişi için ideal bir korunma yöntemiyle istenmeyen gebelikler, kişinin sağlığına zarar vermeden engellenebilir. Doktorunuzun önerisiyle sizin için en uygun olabilecek yöntemi seçmeli ve benimsemelisiniz. Konuyla ilgili olarak açıklamada bulunan Dr. Cem Çıtlak, korunma yöntemleri ile ilgili şunlar söylüyor: "Korunma yöntemi seçimi son derece önemlidir. İstenmeyen gebeliklerle karşılaşmamak için kişiler her zaman kendileri için uygun olan yöntemi seçmelidir. Kontrol yöntemlerinin başarılı olabilmesi kullanan kişinin yaşam biçimine ve kişiliğine uygun olması ile ilgilidir. Kadının yaşı, eğitimi, cinsel aktivite durumu, genel sağlık durumu, gelecekteki çocuk isteği ihtimali ve sosyal statüsü gibi etkenler, kontrol yönteminin seçiminde rol oynar.” İdeal korunma yöntemlerini sıralayan Çıtlak, rahim içi araç, kombine doğum kontrol hapları, hormon enjeksiyonları, norplantlar (Hormon İmplantları), cerrahi sterlizasyon (Ameliyatla Kısırlaştırma), prezervatif gibi artık büyük bir çoğunluğun haberdar olduğu yöntemlerin yanı sıra teknolojinin ilerlemesiyle birlikte alternatif doğum kontrol yöntemlerinin de varlığından bahsediyor.
Dr. Cem Çıtlak, doğum kontrol yöntemleri hakkındaki bilgi ve yorumlarını da şöyle aktarıyor:

· "Rahim İçi Araç ( Spiral )
Günümüzde plastikten yapılmış, bakır ilaveli rahim içi araçlar en ideal olan ve en çok kullanılanlardır. Bunların dışında aktif vaginal enfeksiyonu olanlara uygulanmaması gereken progesteron hormonu ilaveli rahim içi araçlar da vardır. Adet kanamasının hemen sonrasında veya kadın gebe olmadığından kesin eminse herhangi bir günde doktor tarafından rahime uygulanır.İdeal koruyuculuk süresi, bakırlı olanlarda beş yıl, hormonlu olanlarda bir yıl olan rahim içi araç kullanan kadınların mutlaka yıllık doktor muayenesinden geçiyor olması gerekir. Hiç doğurmamış olanlar ve çok eşliler için fazla önerilmeyen rahim içi araca bağlı olarak kadınlarda;
1. Aşırı adet kanamaları
2. Ara kanamalar
3. Kasık ağrıları görülebilir.
4. Progesteron hormonu içeren rahim içi araçların, standart olanlara üstünlüğü kanama problemlerine yol açmamasıdır.

· Kombine Doğum Kontrol Hapları
Günümüzde gelişmiş ülkelerde en sık kullanılan, östrojen ve progestoron hormonu içeren, etkin ve güvenilir yöntem olan doğum kontrol hapları seçilmeden önce kadın genel bir jinekolojik değerlendirmeden geçmeli, PAP smear'i yapılmalı ve uygun ilaç doktor tarafından önerilmelidir. Hapa adetin ilk günü başlanır ve 21 gün süreyle ara vermeden günde bir tablet alınır, 7 günlük arayı takiben tekrar hapa başlanır. Kadın ara verdiği 7 günlük dönemde adet görür. Kadın ilacı korunmayı düşündüğü süre boyunca 21 gün ilaç, 7 gün ara şeklinde kullanır. İlaç kullanılırken en önemli olay günlük tabletleri unutmamaktır çünkü unutulduğunda koruyuculuk etkinliği azalır. İlaç bırakıldıktan kısa bir süre sonra kadın ilaç öncesi doğurganlık kapasitesine ulaşır. Sigara içen 35 yaş üstü kadınların kullanması pek tavsiye edilmez.


· Hormon Enjeksiyonları
Aylık ve üç aylık enjeksiyon olarak uygulanır. Aylık iğneler 28 günde bir uygulanır ve östrojen ve progesteron hormonu içerir. İlaç kullanımının ilk aylarında düzensiz kanamalarla karşılaşılabilinir. Etkileri kombine doğum kontrol haplarına benzer, günlük hap alımını unutabilecek olanlara önerilir. Üç aylık iğneler sırf progesteron hormonu içerir. Kullanımları esnasında adet düzensizlikleri ve tamamen adetten kesilme gibi şikayetler görülebilir. Bu ilaç daha çok emziren anneler için uygun bir seçenektir. Her iki ilaç da bırakıldıktan kısa bir süre sonra kadın normal doğurganlık kapasitesine ulaşır.

· Norplantlar ( Hormon İmplantları )
Lokal anasteziyle kolun iç yüzüne yerlştirilen ve prgesteron hormonu salan kapsüllerdir. Ara kanamaları ve adetten tamamen kesilme görülebilir. Etkinlik süreleri beş yıldır. Çıkartılmaları için de cerrahi müdahale gereklidir.

· Cerrahi Sterlizasyon (Ameliyatla Kısırlaştırma)
Cerrahi kısırlaştırma hem erkek, hem de kadın için uygulanan ancak geri dönüşümsüz olarak kabul edilmesi gereken bir yöntemdir. Çocuk sayısını tamamlamış olan ve ileriki hayatında kesinlikle çocuk düşünmeyen kişiler için uygun olan bir yöntemdir. Kadınlar için uygulanan yöntem tubal sterlizasyon (tüplerin bağlanması), erkekler için ise vasektomi (üreme kanalının bağlanması) ‘dır.

· Prezervatif
Erkekler için, günümüzde mevcut tek geri dönüşümü mümkün olan yöntem. Doğum kontroluna ilave olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu etkisi de vardır. Her ilişki sonrasında prezervatifin yırtık yönünden kontrol edilmesi önemlidir.

· Persona digital kontrol
Bilinen tüm doğum kontrol yöntemlerinde vücuda yerleştirilen bir araçtan, ilaçtan, cerrahi müdahalelerden bahsettik. Persona, vücuda içeriden veya dışarıdan bir ilaç alınmadan ya da herhangi bir madde kullanılmadan çözüm sunan ve bu özelliği ile “dünyanın en doğal doğum kontrol yöntemi” olarak tanımlanan doğum kontrol yöntemidir. Prezervatif, rahimiçi araç ve doğum kontrol haplarını kullanmadan sadece stick’lerinin üzerinde idrar testi yaparak sonuca ulaşır.
Normal Laboratuarların yaptığı doğum kontrol için çok önemli olan iki hormonu (LH ve Östrojen) günlük idrar testleri ile ölçebilen Persona, laboratuarda yapılan testlerle % 99,7 oranında benzeşir. Tehlikeli gündeyseniz kırmızı, serbest gündeyseniz yeşil ışık yakarak şüpheye yer bırakmadan “konforlu bir cinsel hayat” olanağı sağlar. 35 yaş üzeri ve sigara kullanan kadınların doğum kontrol haplarını kullanmaları sakıncalı. Bu noktada da persona önemli bir yer teşkil ediyor.
Devamını Oku

Genç Kızlar ‘Acil Korunmayı’ Bilmiyor!

Acil kontrasepsiyon’ olarak bilinen ve cinsel ilişkiden sonra hamile kalınmasını önleyen yöntemler (ilaç ve spiral), genç kızlar arasında amacı dışında kullanılıyor. İlişki sırasında kondomun yırtılması ve korunmadan ilişkide bulunulması halinde progesteron hormonu veriliyor ya da spiral takılıyor. Böylece gebelik önleniyor. Normal koşullarda cinsel beraberlik sonrası gebe kalma riski yüzde 8 oranındayken, sözkonusu ilaçların kullanımıyla risk yüzde bire düşüyor.
International Hospital Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Oral, son zamanlarda genç kızlar arasında gebeliği önleyici ilaçların amacı dışında kullanıldığını belirterek, “Bu yöntemler acil durumlarda yangın söndürücü gibi görülmeye ve kullanılmaya başladı. Oysa ayda en fazla bir kez yılda ise en fazla 4-6 defa kullanılması gerekiyor. Aksi takdirde adet düzeni bozuluyor” dedi.

Acil Korunma Alışkanlık Haline Gelmemeli

Acil gebeliği önleyici ilaçla, doğru kullanıldığı zaman gebelikleri büyük ölçüde önlüyor ve gereksiz kürtajlardan korunma sağlıyor. Yüksek doz progesteron ve spiral (rahim içi araç), rahim içinde döllenen yumurta hücresinin rahme yerleşmesini engelliyor. Bu yöntemlerin ilişkiden sonraki ilk 72 saat içinde uzman doktor tarafından uygulanması öneriliyor. Ancak koruyuculuk oranı ilk 24 saatte daha yüksek oluyor. Acil korunma yöntemlerinin çok özel ve sadece gerekli durumlarda kullanılmasının önemine değinen Prof. Engin Oral, “Bu yöntemler asla alışkanlık haline getirilmemelidir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de genç kızlar korunmayı bilmiyor. Cinsellik tabu olarak görüldüğünden de bilgileri eksik kalıyor” diye konuştu. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı genç kızların bilinçlendirilmesini ve mutlaka korunmalarını öneren Prof. Oral, “Doğum kontrol haplarının, kalp damar hastalığı, migren ve şeker hastalığı yoksa kullanılması faydalı. Ama haplara ek olarak kondom da kullanılmalı. Ancak bunlar yapılırsa cinsel yolla bulaşan hastalıkların bulaşması önlenebilir” dedi. Genç kızların korunmasız ilişkiye girdikten sonra acil korunma yöntemlerini kendilerini kurtarmak için sürekli kullandıklarına değinen Prof. Oral, bu nedenle adet düzeninin de bozulduğunu anlattı.

Gereksiz Kürtajlar Kısır Yapıyor

Acil korunma yöntemlerinin yanlış kullanılması dışında, genç kızlar gereksiz kürtajlar nedeniyle de bazı önemli risklerle karşı karşıya kalıyor. Gereksiz kürtajı önlemek amacıyla, doğum kontrol hapı ve korunma yöntemleri büyük önem taşıyor. Üst üste yapılan kürtajların ilerde kısırlık yarattığına değinen Prof. Oral, “Kürtajlar, rahimde yapışıklık yapıyor, kötü koşullarda yapıldıysa özellikle de ileri evre gebeliklerde çocuk sahibi olmayı olumsuz etkiliyor” dedi. Genç kızların ailelerinin tepkisinden korktukları için kürtajın yasal süresi olan onuncu haftayı geçirdiklerine dikkati çeken Prof. Oral, şöyle konuştu: “Yasal sürenin aşılması, kötü koşullarda ve yasalara aykırı olarak yapılan kürtajları artırıyor. Bu durumda rahmin delinme ve yapışma riski artıyor. Gereksiz kürtaj ve illegal kürtajlar gelecekte kısırlığa yol açıyor.”
Devamını Oku

Cinsellik ile ilgili yanlış bilinenler

Cinsellik dipsiz bir kuyu gibi. Tek bir kelime ya da belli kalıplarla anlatılmayacak kadar geniş bir alana yayılıyor. Davranış Bilimleri Enstitüsü uzmanlarından Psikolog Dr. Nur Velidedeoğlu, hala tabu olarak görülen cinsellikle, ilgili kulaktan kulağa yayılan sayısız boş inanç ve mitten bahsediyor; bu inançların kadınların cinselliğe bakışını olumsuz etkilediğinin altını çiziyor. Cinsellik insana haz veren aktivitelerin başında gelmesine rağmen bazen görev ve hatta işkence olarak görülebiliyor bazı kadınlar tarafından… Hatta işi daha da öteye götüren kadınlar sırf partnerini mutlu etmek için orgazm taklidi dahi yapıyorlar. Psikolog Dr. Velidedeoğlu, “Bu nedenle terapilerimizde cinsel sorunları için başvuranlara, inandığı cinsel mitleri mutlaka soruyoruz. Onların cinselliğe bakışlarını anlamaya, cinsel mitlere bağlı oluşan korkuların gün ışığına çıkarmalarına yardımcı oluyoruz” diyor. Biz de kadınların en sık bahsettiği konulardan derlenen “mit”leri 14 başlık altında topladık…

“Tüm fiziksel yakınlaşmalar cinsel birleşmeye gider…”
Bu yanlış inanış, “Erkekler her zaman seks ister kadına sadece ve sadece seks için yakınlaşır” düşüncesinin devamıdır ve sağlıksız bir yaklaşımdır. Oysaki her yaklaşma cinsel birleşme ile sonuçlanmak zorunda değildir.

“Sevişmeyi sadece erkek başlatır ve erkek yönetir”
Cinsellikle ilgilenen kadının 'kötü kadın’ olduğu düşünülür. Kadın bu damgayı yememek için partneriyle yatağa girdiğinde seksi başlatanın erkek olmasını bekler. Bu tamamen toplumda kadına ve erkeğe yüklenen rollerin devamı olan bir düşüncedir. Yani kadına annelik rolü benimsetilirken erkeğin seksle daha fazla ilgilenmesi beklenir. Ancak seks ne erkeğin ne de kadının tekelindedir. Seks eğer iki kişi arsında yapılan bir eylemse iki kişinin de aktif olması gerekir ve bu her iki tarafın cinsellikten daha da zevk almasını sağlar.

“Gerçek erkek,cinsel birleşme sırasında partneri tatmin oluncaya kadar boşalmadan durabilen erkektir!”
Bu mit, “bir erkek partnerini seviyorsa onunla birlikte olduğunda sertliği kolaylıkla sağlayabilir ve istediği kadar uzun süre devam eder” gibi yanlış bir inanıştan kaynaklanıyor. Aslında “erkek eşittir penis” diye düşünülüyor. Ancak erkeğin de etten kemikten bir insan olduğu unutuluyor. Her erkek sertleşme sorunu yaşayabilir.Ama bu eşini sevmediği anlamına gelmez. Bu sürekli devam eden bir durumsa arkasında farklı bir sağlık sorunun yatıp yatmadığı araştırılmalıdır.

“Seks sadece üreme amaçlı olmalıdır”
Kadınlarda erkekler de böylesine bir yanlışın içine düşebiliyor. Sırf bu düşünce yüzünden anne olduktan sonra eşinden uzaklaşan erkekler de var. Kadınlarda bu düşünce çok daha fazla hakim.Kadınlar,anne olduktan ya da menopoza girdikten sonra seksten tamamen uzaklaşabiliyor. “Menopoz doğurganlığı sonlanması olduğu için cinsellik de biter.” diye düşünüyorlar.Bazı kadınlar ise 30 yaşın seks için sınır olduğu ve bu yaştan sonra seks yapmak isteyen kadının “azgın” damgası yiyeceğini düşünür. Tüm bu mitler kadının genellikle doğumundan sonra cinsellikten uzaklaşmasına yol açar.

“Erkek koşulsuz şartsız partnerini cinsel açıdan doyurmak zorundadır. Yoksa kadın ona karşı sevgisini yitirir”
Erkek mekanik, robotvari bir yaratık olarak görülüyor. Erkeğin cinsellik açısından performansının çok yüksek olması gerektiği düşüncesinin uzantısıdır bu yargı… Genelde seks esnasında erkeklerin mantık ve duygularının devre dışı kaldığı düşünülür. Ancak bu düşünce de en az diğerleri kadar yanlış.

“Sevişme doğal ve kendiliğinden olmalıdır. Sevişme sırasında konuşmak bunu bozar”
Kadın bu konuda hiç konuşmak istemez ve erkeğin de kendisinin ne istediğini hiç konuşmadan bilmesini ister. Hatta bazı eşler “kaç yıllık eşim, tabii ki benim ne istediğimi bilmeli” inancına sahiptir. Kadın, karşıdaki insanın falcı gibi davranmasını ister. Oysa kimse kimsenin aklından geçeni okuyamaz. Sevişme aynı zamanda tek kişinin sorumluluğunda olan bir şey değil, bir süreç, bir alışveriştir.


“Gerçek erkek, sertleşme sağlamak için uyarılmaya ihtiyaç duymaz”
Erkeğin her an sekse hazır olduğu inancı vardır. Erkekler mekanik bir yaratık olarak algılanır. Yalnızca kadınlar değil kendini böyle addeden erkekler de var. Bu çok yanlış bir inanış.

“Kadının cinsel doyuma ulaşması için sertleşmiş bir penis şarttır”
Cinsel birleşme için penisin çok sert olması gerektiği zannedilir. Oysa penisin vajina içine girmesi için gerekli sertlikte olması yeterlidir. Ancak ereksiyon durumunun yaşandığı durumlarla bu olay karıştırılmamalıdır. Hakim olan 'sevişmek mutlaka birleşme ile sonuçlanmalıdır’ düşüncesinin aksine eşlerin birbirine dokunması okşaması hatta bu yolla tatmine kadar gitmesi sevişmenin bir parçasıdır. Cinsellikte yüzde yüz birleşme şart değildir. Bu iki tarafın oluruna kalır bir durum.

“Cinsel başarısızlığın sonu felakettir”
Erkeğin cinsellik açısından çok iyi performansa sahip olması gerektiği düşünülür. Toplum erkeğe cinsellik açısından çok fazla yük veriyor, erkek de bunu kabulleniyor. Bu durumda eğer cinsellikte başarısız olursa bu felaket olarak değerlendiriliyor.

“Kadın seks esnasında pasif olmalıdır”
Cinsellik erkek dünyasına ait bir eylem olarak algılanır. Bu düşünceye göre kadın cinsellikle ilgilenmemelidir. Bu yüzden cinselliği kadın değil erkek yönetmelidir. Bu düşünceye göre cinsellik, kadına uygulanan bir eylemdir ki tamamen yanlıştır.

“Seks esnasında penisin sertleşmemesi veya oluşan sertliğin kaybı erkeğin partnerini çekici bulmadığı anlamına gelir”
Eğer erkekte cinsel bir bozukluk varsa penis sertleşmeyebilir. Mutlaka eş ile bağdaştırılmamalı. Hatta bazen sertleşme sorunu olan erkekler bunun altında fiziksel bir sorun yatabileceği gerçeğini kabul etmez ve bunu test etmek için başka kadınlarla birlikte olmayı denerler. Oysa erkeğin yaşadığı günlük sıkıntılar bile böyle bir soruna yol açabilir.

“Gerçek erkek cinsellikle ilgili her fırsatı değerlendirir”
Bu yanlış inanışta 'erkek önüne gelen her kadınla her an birlikte olabilir’ düşüncesi hakim. Oysa cinsellikte doğru zaman, doğru kişi,doğru yer önemlidir. Bunlardan biri eksikse sorun yaşanır.!erkek eşittir seks’ düşüncesi tamamen silinmeli.
Devamını Oku



 
^

Cinsellik ve Sağlık g